Toplumsal Cinsiyet Eşitliği; en geniş anlamıyla, kadın ve erkeklerin, kız ve oğlan çocuklarının eşit hak, fırsat, kaynak ve sorumluluklara sahip olması anlamına gelir. Bununla beraber, toplumsal cinsiyet eşitliğinin fiili olarak sağlanması, her şeyden önce, eşitsiz bir yapının içinde hareket ettiğimizi görmeye bağlıdır. Zira, aileden ve eviçinden sokağa, işyerinden karar alıcı ve uygulayıcı organlara, şehir içi rekreasyon alanlarının1 kullanımından barınma imkânlarına kadar, hayatın her alanında, genel olarak kadınlar ve kız çocukları daha dezavantajlı konumdadırlar.
Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği ideali, soyut bir eşitliği değil, tarafların halen eşitsiz olduğunu dikkate alan yaklaşım ve önlemleri ima eder. Bir başka deyişle, eşit olmayanlara eşit mesafeden yaklaşmak, çoğu durumda sadece eşitsizliği yeniden üretir ve güçlendirir. Pozitif ayrımcılık örneğin, bu bölümün konusu olan “kadınlara özel kentsel hizmetler” böylesi bir eşitlik anlayışından kaynaklanır.